Sabah Yazıları III

Pencereleri açtım, cılız bir rüzgar var; bahçedeki ıhlamur ağacının kokusunu eve taşıyacak kadar. Derin derin içime çekiyorum odama dolan bu temiz havayı. Deniz bile çekmiyor canım oysa en çok denizi özlüyorum buralarda, Boğaz’ın akıntılarla, meltemlerle taşıdığı iyot kokusunu. Bir de günbatımında, Karaköy’de köprü altında salaş bir meyhanede oturup gelip geçen vapurları izlemeyi… gece yakamozları görünceye kadar içmeyi…

Sabah Yazıları

Karantina Günlerinde Bir Sabah

Geceler soğuk, geceler yalnızdır Ürgüp’te... 

Güneşin doğmasını, sabahın ilk ışıklarının odama vurmasını sabırsızlıkla beklerim. Bazen alacakaranlık devam eder ve ancak şimşek çakarsa aydınlanır gökyüzü. Bugün öyle değil, bugün sıcacık bir sabah…

Pencereleri açtım, cılız bir rüzgar var; bahçedeki ıhlamur ağacının kokusunu eve taşıyacak kadar. Derin derin içime çekiyorum odama dolan bu temiz havayı. Deniz bile çekmiyor canım oysa en çok denizi özlüyorum buralarda, Boğaz’ın akıntılarla, meltemlerle taşıdığı iyot kokusunu. Bir de günbatımında, Karaköy’de köprü altında salaş bir meyhanede oturup gelip geçen vapurları izlemeyi… gece yakamozları görünceye kadar içmeyi…

Bu sabah her şey farklı; sıcak kan kızılı çayımı alıp balkona çıktığımda tanımadığım kuş sesleri sanki seranad yapıyor, güneş sımsıcacık ısıtıyor içimi. Boşuna değil bu topraklarda Güneş Kültü’nün, Mithra’nın, bir zamanlar çok yaygın olması. Hâlâ güneş simgeleri süslüyor evlerin duvarlarını. Mithra Farsçada Mihr, yani güneş ama ikinci anlamı dost demek, arkadaş demek. İkinci anlamıyla da seviyorum yaşamı…

Öylece oturmuş seyrediyorum uzakları; milyonlarca yıl önce can havliyle fışkırmış volkanların püskürttüklerinden, rüzgarın, yağmurun şekil verdiği tepeleri. Öyle vahşi, öyle ıssız ve güzel ki…Sonra bir arı gelip konuyor masama; ıhlamur ağacından bir küçük beyaz çiçek getirip bırakıyor. Doğa uyanıyor bahara…

Günlerdir eve kapanmış kendimi dinlerken, ‘dışarda’ olmanın keyfini sürüyorum. Kuşları dinledikçe, ağaçların yeşerdiğini gördükçe ve güneşin dost ışınları ısıttıkça içimi, yaşama sevinciyle doluyorum yine. 

Balkonda oturmuş, baharın gelişini izlerken, yine de zorunlu olarak ‘içerde’ olmanın getirdiği bir huzursuzluk duyuyorum. Aklıma, Ahmet Arif’in ‘İçerde’ şiiri geliyor. Başka söyleyecek bir şey bulamıyorum…
    
İÇERDE 

Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...    

Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com