Okuma Notları II
Bir süredir, ağırlıklı teması kitap ya da kütüphane olan filmler izlemeye başladım. Eskiden izlediğim ve unutmuş olduklarımı da tekrar izliyorum. Elbette edebiyat uyarlaması çok film var ama ilgi alanım sadece kitabı, kütüphaneyi ve kitap satıcılarını konu alan roman ya da araştırmaların sinemaya uyarlanmış olanları.

OKUMA NOTLARI II
Okumak İptiladır Müptelalara Selam Olsun
Kitapları bilgi edinmek, hoşça zaman geçirmek için sevdiğim kadar ‘nesne’ olarak da seviyorum. Günümüzde bilgiye ulaşmak, internet sayesinde çok daha hızlı ama ben yine de kağıda dokunup onun kokusunu içime çekerek okumayı seviyorum. Yanlış anlaşılmasın, elbette modern teknolojiden ziyadesiyle faydalanıyorum ama kitapların yeri başka benim için. Sahhaf ve yayıncı bir babanın evladı olmanın ve uzun yıllar ona çıraklık yapmanın doğal sonucu olsa gerek…
***
Sinema başka bir tutkudur benim için. Çocukluğumda Pazar sabahı ritüelimiz vardı. Erkenden kalkar, babamdan harçlık alır, doğru gazete bayiine giderdim. Kardeşimle takip ettiğimiz, o hafta çıkan hangi dergi ya da çizgi roman varsa onları alır gelirdim. Annem kahvaltıyı hazırlamış olurdu. Birlikte yapılan kahvaltıdan sonra sinemaya gideceğimiz için okumaya fazla zaman kalmazdı. O zamanlar sabah saat 10’da Atlas Sineması’nda çocuk matinesi vardı. Hep birlikte o hafta gösterimde olan filmi izler daha sonra da öğle yemeği için Kazım ustanın Bursa Kebapçı’sına gider ‘İskender’ yerdik.
İşte sinema da böyle başladı benim için…
***
Cihangir’de oturuyorduk. İkinci el ya da nadir kitap için Beyazıt’a Sahhaflar Çarşısı’na gidilirdi zaten 13 yaşındayken bir yaz tatili boyunca İbrahim Manav’ın Dilmen Kitabevi’nde çalışmıştım. Beyoğlu’nda sahhaf olarak aklımda kalan sadece Talya Nomidis’in ‘Librairie de Pera’ adlı dükkanı. Daha sonraları sevgili Uğur Güracar aldı ve devam ettirdi burayı. Bir de Galatasaray Lisesi’nin yan sokağında sergi açan Vahan Ustayı hatırlarım. 80li yıllardan sonra Beyoğlu’nda, Ortaköy’de Kadıköy’de çok sayıda sahhaf açıldı. Ne yazık ki Beyazıt Sahhaflar Çarşısı ise okul kitapları satan sıradan bir kitapçılar çarşısı oldu.
Beyoğlu’nun sinema salonları da insanı sinamasever yapacak kadar güzeldi. Taksim’de Sıraselviler Caddesi’nin başında Venüs Sineması vardı. İstiklal Caddesi neredeyse baştan sona sinemaydı. Galatasaray Lisesi’ne kadar Fitaş, Lale, Alkazar, Saray, Rüya, Emek, Sinepop, Yeni Melek ve Atlas sinemalarını hatırlıyorum. Galatasaray’dan Tünel’e doğru ise bir tek Elhamra vardı diye kalmış aklımda. En çok Emek Sineması’nı severdim belki de müdürü Hikmet (Dikmen) abi yüzündendi. Son derece kibar, nezih bir insan gerçek bir sinema tutkunuydu. Sıkı da içerdi. Yaşım tuttuğunda birkaç kez Nevizade’de birlikte içmişliğimiz de vardı. Geçen hafta o da ‘kalabalığa yürümüş’. Böylece benim için Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan bir değeri daha eksilmiş oldu…
***
Kitaplığımın bir bölümü sadece ‘kitap’ üzerine. Neler yok ki; kitabın tarihinden, kitap sözlüğüne, nadir kitap koleksiyonlarından, kitapçı ve sahhafları konu alan romanlara, İlk Çağ kütüphanelerinden günümüz kütüphanelerine birçok kitap. Bugünlerde genellikle okuduğum kitaplar kütüphanenin bu bölümünden…
Bir süredir, ağırlıklı teması kitap ya da kütüphane olan filmler izlemeye başladım. Eskiden izlediğim ve unutmuş olduklarımı da tekrar izliyorum. Elbette edebiyat uyarlaması çok film var ama ilgi alanım sadece kitabı, kütüphaneyi ve kitap satıcılarını konu alan roman ya da araştırmaların sinemaya uyarlanmış olanları.
Anlayacağınız iki tutkum olan kitap ve sinemayı bir şekilde harmanladım. Yaşamımda özel bir yeri olan anıları ve anlamlarıyla birlikte bu tarz kitap ve filmler üzerine bir dizi yazı planladım.
Hazır oldukça paylaşacağım.
İyi okumalar…
Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com
Kütüphanemdeki Kitap üzerine kitapların fotoğrafıdır...